Ege' nin incisi güzel İzmir'imizde doğdum büyüdüm. Tüccar bir babanın, esnaf bir annenin kızıyım. 2014 yılında tamamen farklı bir hayata transfer oldum. İzmir'in Menderes ilçesinin Gümüldür Beldesinde çiftçi bir aileye gelin geldim. Bir ayağımız İzmir'de bir ayağımız Gümüldür 'de bir hayat başladı bizim için. Yaz aylarında küçüklüğümden beri hep bir telaş yaşandığını görürdüm tüm ev hanımlarında ve annemde. Kışlık telaşıydı bu. Amacı kışında sebzeleri ve meyveleri en doğal ve taze şekliyle yemek. Gelin geldiğim bu küçük şirin beldede bu telaşın daha da büyüğünü gördüm. Kazan kazan domatesler kaynar. Kocaman kocaman çarşaflarda tarhana kuruturlar. Bir grup ovalar, bir grup karar. Bir yandan erişte hamuru karılır. Başka bir grup başka bir tarafta ipe biber dizer. Bir yandan taze fasulye ayıklanır. Bir yanda salça için domatesler biberler doldurulur fıçılara. En güzellide bütün bu işler muhabbetle sohbetle huzur içinde olur biterdi. Bize de her birinden kavanoz kavanoz taşımak düşerdi evimize. İş yerinde arkadaşlarım ‘' ne kadar şanslısın ‘' derlerdi. Tertemiz, mis gibi en doğal haliyle yiyorsun domates püresini, reçelini, tarhananı, turşunu, yaz sebzelerini. Evet gerçekten çok şanslıydım. Hele ki anne olduktan sonra daha da iyi anladım bu doğallığın kıymetini. Anneler çocuklarına bebeklerine bir şey yedirip içirirken iki kere düşünür. En güzelini en tazesini yesin isterler evlatları.